Now you can Subscribe using RSS

Bildirimleri kaçırmamak için:

31 Ocak 2019 Perşembe

ümit yaşar oğuzcan şarkı ve şiirleri

Aysun Dereköy



BİR AŞK ŞAİRİNİN TRAJİKOMİK HAYATI#ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN

Aysun Dereköy
                                                                                                                                 Ümit Yaşar Oğuzcan,22 Ağustos 1926'da Tarsus'da doğmuş.En sevdiğim aşk şairlerinden biri olduğu için hayatını merak ettim.Ona bu kadar duygusal şiirleri yazdıran nasıl bir hayattı ,diye düşündüm.Hayat hikayesini okudukça şaşırdım ve hayret ettim.Şiirleri kadar ilginç bir hayatı vardı. onun hikayesi bana öncü oldu.okuduğum tüm güzel şiirlerin yazarlarını araştırdım.hepsinde de ilginç hikayeler gördüm.bu yazımda sizlerle onların hayatlarına girmek istiyorum.

Şair Ümit'in çocukluğunu yazmak için hastalık kronolojisi kullanmak zorunda kaldım.

3 Yaşında ayağını kırdı.
4 Yaşında mangala oturdu.
5 Yaşında 20 basamaklı taş merdivenden yuvarlandı
7 Yaşında sandık kapağı başına düştü.
8 Yaşında ateşli kızamık sonrası kekeme kaldı.
14 Yaşında apandisit ameliyatı oldu.
19 Yaşında böbrek ameliyatı geçirdi.
30 Yaşında bademcik ameliyatı oldu.
 Şairin çocukluğunda yaşadıkları bize ne kadar trajik gelse de kendisi bunları doğal karşıladığını söylemiş.Ben buna inanmıyorum.Çünkü her zaman melankolik bir yapısı varmış.Sürekli intihar girişimlerinde bulunmuş. Bu girişimler hiç sonuca ulaşmamış ama ona çok büyük bir acı yaşatmış.
18 yaşındaki oğlu Vedat,babasının sürekli intihar girişiminde bulunmasından çok etkilenmiş ve babasına gerçek intiharın nasıl olduğunu göstermiş.Bir gece kendini galata kulesinden aşağı atmış ve ölmüş.
Yaşamdan çok ölümü seviyorum diyen şair için o günden sonra da hep ölüm ve acı şiirleri yazmış.
Oğlunun ölümünü şöyle şiire dökmüş şair`;

Açarken ufkunda güller alevden

Çıktı her günkü gibi gülerek ev
Kimseye belli etmedi içindeki yangını
Yürüdü kendinden emin, sonsuzluğa doğru
Galata Kulesi’nde bekliyordu ecel
Bir fincan kahve, bir kadeh konyak
Ölüm yolcusunun son arzusu buydu
Bir adam düştü Galata Kulesi’nden
Bu adam benim oğlumdu.

Genç yaşında isteği olmadan evlendirilmiş.CNN'de yaptığı bir açıklama da hayatı boyunca kendini ailesine ispatlamak zorunda kaldığını ve geçim sıkıntısı çektiğini söylemiş.Hayatında sevdiği üç kadın olmuş.Ayten,Mihriban ve ikinci eşi Ulufer Oğuzcan.
Şair banka memuru olarak çalıştığı yıllarda stajyer olan Ayten'i görmüş ve ona aşık olmuş.İşte onun için yazdığı şiir;

Milyon kere Ayten

Ben bir Ayten'dir tutturmuşum
Oh ne iyi Ayten'li içkiler içip sarhoş oluyorum ne güzel
Hoşuma gitmiyorsa rengi denizlerin
Biraz Ayten sürüyorum güzelleşiyor
Şarkılar söylüyorum şiirler yazıyorum
Ayten üstüne
Saatim her zaman Ayten'e beş var
Ya da Ayten'i beş geçiyor
Ne yana baksam gördüğüm o
Gözümü yumsam aklımdan Ayten geçiyor
Bana sorarsanız mevsimlerden Ayten'deyiz
Günlerden Ayten'ertesidir.

Şair her daim sevdiğini  ama hiçbir zaman güçlü bir aşkla sevilmediğini söyler. Oğlunun ölümünekadar aşk ve sevgi üzerine yazan şair daha sonraları ayrılık ve ölüm üzerine yazmıştır.Şiirlerinin bazıları şarkı olarak bestelenmiştir. En bilinen şiirlerini burada verip şarkıları müzik listeme ekleyeceğim.

   BİRGÜN ANLARSIN 

Uykuların kaçar geceleri, bir türlü sabah olmayı bilmez.
Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya,
Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında
Ne çarşaf halden anlar ne yastık.
Girmez pencerelerden beklediğin o aydınlık.
Onun unutamadığın hayali,
Sigaradan derin bir nefes çekmişçesine dolar içine.
Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın.
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.
Bir gün anlarsın aslında her şeyin boş olduğunu.
Şerefin, faziletin, iyiliğin, güzelliğin.
Gün gelir de sesini bir kerecik duyabilmek için,
Vurursun başını soğuk taş duvarlara.
Büyür gitgide incinmişliğin kırılmışlığın.
Duyarsın,
Ta derinden acısını, çaresiz kalmışlığın.
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.
Bir gün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin.
Niçin yaratıldığını.
Bu iğrenç dünyaya neden geldiğini.
Uzun uzun seyredersin aynalarda güzelliğini.
Boşuna geçip giden günlerine yanarsın.
Dolar gözlerin, için burkulur.
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.
Bir gün anlarsın tadını sevilen dudakların.
Sevilen gözlerin erişilmezliğini.
O hiç beklenmeyen saat geldi mi?
Düşer saçların önüne, ama bembeyaz.
Uzanır, gökyüzüne ellerin.
Ama çaresiz,
Ama yorgun,
Ama bitkin.
Bir zaman geçmiş günlerin hayaline dalarsın.
Sonra dizilir birbiri ardına gerçekler, acı.
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.
Bir gün anlarsın hayal kurmayı;
Beklemeyi, ümit etmeyi.
Bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir
Bütün vücudunu saran o korkunç geceyi.
Lanet edersin yaşadığına...
Maziden ne kalmışsa yırtar atarsın.
O zaman bir çiçek büyür kabrimde, kendiliğinden.
Seni sevdiğimi işte o gün anlarsın.

BEN SENİN EN ÇOK
Ben senin en çok sesini sevdim
Buğulu çoğu zaman, taze bir ekmek gibi
Önce aşka çağıran,sonra dinlendiren
Bana her zaman dost, her zaman sevgili

Ben senin en çok ellerini sevdim
Bir pınar serinliğinde, küçücük ve ak pak
Nice güzellikler gördüm yeryüzünde
En güzeli bir sabah ellerinle uyanmak

Ben senin en çok gözlerini sevdim
Kâh çocukça mavi, kâh inadına yeşil
Aydınlıklar, esenlikler, mutluluklar
Hiç biri gözlerin kadar anlamlı değil

Ben senin en çok gülüşünü sevdim
Sevindiren, içimde umut çiçekleri açtıran
Unutturur bana birden acıları, güçlükleri
Dünyam aydınlanır sen güldüğün zaman

Ben senin en çok davranışlarını sevdim
Güçsüze merhametini, zalime direnişini
Haksızlıklar, zorbalıklar karşısında
Vahşi ve mağrur bir dişi kaplan kesilişini

Ben senin en çok sevgi dolu yüreğini sevdim
Tüm çocuklara kanat geren anneliğini
Nice sevgilerin bir pula satıldığı bir dünyada
Sensin, her şeyin üstünde tutan sevdiğini

Ben senin en çok bana yansımanı sevdim
Bende yeniden var olmanı, benimle bütünleşmeni
Mertliğini, yalansızlığını, dup duruluğunu sevdim
Ben seni sevdim, ben seni sevdim, ben seni...

AŞK BAŞLAMADAN GÜZEL

Aşk başlamadan güzel,
Kalplerde heyecan
Bakışlarda korku olduğu zaman güzel...
Birbirimize sezdirmemek için çırpınış,
Başkaları görmesin diye çabalayış,
Gözlerim gözlerinin mavisine değdiği zaman...
Aşk başlamadan güzel....
                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                  

30 Ocak 2019 Çarşamba

HER:Gelecekteki aşk anlayışı...

Aysun Dereköy



Aşk bedenin ve ruhun uyarılmasıyla doğar,ruhun tatminiyle sevgiye döner


















Yönetmen: Seslendirenler: Scarlett Johansson Kristen Wiig Brian Cox Spike JonzeSenaryo: Spike JonzeYapımcı:  

KONUSU:

Theodore Twombly hayatını, yakın gelecekte nadir bulunan bir şeye dönüşmüş olan el yazımı mektupları yazarak kazanmaktadır. Ve bu yıllarda insanların işlerini artık bilgisayar programları yerine getirmektedir. Theodore, karısından boşandıktan sonra bir apartman dairesinde tek başına yaşamaya başlar ve bir gün karşılaştığı bir teknoloji reklamıyla birlikte hayatı değişir. Kusursuz bir yapay zeka programı sunan yeni bir işletim sistemi, onu son derece çekici bir kadın olan Samantha ile tanıştırır. Sanal bir varlık olan ve sadece bir sesten ibaret olan Samantha, Theodore'u dünya ve hayat üzerine sorduğu sorularla birlikte bambaşka bir gerçeklikle tanıştırır. Ağır bir depresyonun içerisinde olan Theodore, yavaş yavaş hayatın keyifli yanlarını fark etmeye başlarken yapay zeka programıyla arasındaki ilişki de gitgide tuhaflaşır.
1999'da Being John Malkovich filmiyle Oscar adaylığı kazanan çok yönlü sinemacı Spike Jonze'un son uzun metrajlı filmi, yalnızlık ve yaratıcılık sıkıntısı çeken bir yazarın dram ve komediyle yoğrulan öyküsünü beyazperdeye taşıyor.

YORUMUM:

2013 Yapımı bu filmi izlediğimde aklıma ilk gelen,gelecekte aşk böyle yaşanacak düşüncesi oldu.Sevgililer Günü'nün yaklaştığı şu günlerde seyredilmesi gereken bir film bence.
Aşk nedir diye sorduğumda filme göre etkili bir anlatım ve hislerine hitap eden bir sestir,derim.İnsanlık yakın gelecekte teknolojiye o kadar bağlı kalacak ki birbiriyle konuşmayı unutacak.En yakın arkadaşı onun her zaman yanında olan ıpodu olacak.Bu durumda onunla arasındaki bağda daha güçlü olacak.Ama buna aşk demek ne kadar doğru olur bilemedim.
Bu film bana aşkı bir kez daha sorgulattı.Aşk bir elektriksel çekimdir, bence de.Ama bu ruhun ve bedenin birbirine çekimidir. Anlık bir histir.Bunu sevgiye dönüştürmek ya da ortadan kaldırmak sonrasında gelişen paylaşımlara bağlıdır.Birlikte zaman geçirmekten zevk alıyorsan,sürekli özlem duyuyorsan ve gerçekten mutlu olduğunu hissediyorsan,aşkı sevgiye dönüştürmeyi başarmış sındır Bir süre vakit geçirdikten sonra sıkılmışsan ve sürekli başka arayışlar içindeysen aşk kaybolmuş demektir. Bedensel çekim her zaman ön plandadır.Aşka daha çok hizmet eder.Ruhsal çekim ise daha uzun sürelidir ve sevgiye hitap eder.Aşk bedenin ve ruhun uyarılmasıyla doğar,ruhun tatminiyle sevgiye döner
Bence bu filmde sadece paylaşılan bir yalnızlık ve sıkı bir dostluk var.Belki de insanlar zamanla aşktan vazgeçip kendilerini bilgisayarlara teslim edecekler. Her şeyimizi bilen bir bilgisayar.Bizi mutlu edecek şeylerin olmasını sağlıyor ve her zaman onun bize yardım edeceğini bilerek kaygısız yaşıyoruz.Oysa aşk sürekli değişkenlere ve bilinmezlere açıktır.Sürekli adrenalin salgılatır. 
Bu ay seyredilecek film listenize bunu da almanızı ve düşüncelerinizi paylaşmanızı çok isterim.Yeni filmlerde görüşmek üzere...

28 Ocak 2019 Pazartesi

CANAN TAN KİTAPLARI : BEYAZ ATLI PRENSE İNANANLAR #2

Aysun Dereköy


 Şubat ayında önereceğim diğer yazar ise Canan Tan. Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi mezunu olan yazar hayatını hep yazmaya adamış.Hem Ankara'lı olmam hem de sağlıkçı olmam belki de ona kendimi daha yakın hissettirdi.Kendisiyle Adana Kitap Fuarına geldiğinde kısa bir tanışmamız oldu.Oldukça içten ve okurlarına karşı çok samimiydi.Onun hemen hemen tüm kitaplarını okudum ama ben de Piraye'nin yeri ayrıdır.                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                         

 CANAN TAN KİTAPLARI      

PİRAYE

                                                                                               

          Ben bir kitap severim diyorsanız mutlaka bu kitabı okumuş olmalısınız.İçinde yaşadığımız toplumun tüm yazılmış ya da yazılmamış kurallarını,yasaklarını.sevginin gücünü hissettiriyor size.Bir genç kızın yaşadıklarıyla bütünleşerek hayatı yeniden yaşıyorsunuz.öyle bizden ve canlı ki...Sevginin gücüne hayran kalırken toplumun gücüne lanet ettiğim bir dönemdi,okuduğum zamanlar.Hala okumayan varsa mutlaka okusun derim.                                                                                                                                                                                                                                                                               


 EROİNLE DANS


                                                                                                                                

Bu kitabı ilk okuduğumda kızım daha küçüktü.ülkemizde madde bağımlılığı bu kadar rahat konuşulmuyordu.Her anne ve babanın mutlaka okuması gerekiyor diye düşünüyorum.Çocuklarımızı anlamak,onlardaki kişilik bozukluklarını farketmek için öncü olabilir.Yine ergenlik çağındaki çocuklar için de okutulmalı diye düşünüyorum.Kendilerineçok güzel bir hayal alemi sunan eroinin gerçekte nasıl bir canavar olduğunu bilmeleri gerekiyor.
Genellikle aşk ve sevgi üzerine konuşsak da yazarın bu kitabı bizi toplumsal açıdan bilgilendirici olduğundan buraya aldım.Umarım okursunuz.



EN SON YÜREKLER ÖLÜR




    

İşte tam bir sevgililer günü kitabı.Aşk her zaman ve her koşulda yaşar dedirten bir kitap.Göz yaşlarınıza hakim olamayacaksınız.Hayatınız boyunca Deniz ve Nehir'in yaşadığı gibi bir aşk isteyeceksiniz. Bu kitabı okuyup hala gözünüzde yaş kaldığını düşünüyorsanız benzer filmini de mutlaka seyredin.Mehmet Günsür ve Belçim Bilgin başrolde.Aşk tesadüfleri sever.Benden söylemesi...





 YÜREĞİM SENİ ÇOK SEVDİ




    


Yazarın en güzel kitaplarından biri de bu.Aşkı gençlik ve olgunluk dönemini bu kitapla yaşıyor.Murat gibi bir erkeği hangi kadın istemez ki.Ya da bir kadın tarafından böylesine güçlü sevilmeyi hangi erkek istemez ki.Hadi okuyun ve fikir belirtin.hepinize şimdiden böyle güzel sevgiler diliyorum.
                                                                                                                                               

KRİSTİN HANNAH KİTAPLARI: BEYAZ ATLI PRENSE İNANANLAR #1

Aysun Dereköy
     

      



         Kalbinin bir yarısı prenses gibi düşünen ve hala beyaz atlı prensin varlığına inananlar. Sevgililer gününüz kutlu olsun. Bu ilk tanışma yazımın güzel ve romantik bir zamana denk gelmesine sevindim. Çünkü bende hala iyiliğin ve romantizmin yaşadığına inanmak istiyorum. Hayattan zevk almak için buna inanmaya ihtiyacım var sanki.                                                                                                                                                                                                                                                                                     Şubat ayını romantik kitaplara ayırdım. Bu katagoride en sevdiğim ve en iyi olduklarını düşündüğüm iki yazarın kitaplarına yer vereceğim. Yabancı yazar olarak Kristin Hannah ve Türk yazar olarak da Canan Tan.                                                                                                                   

  KRİSTİN    HANNAH  KİTAPLARI


                                                                                                                                                   Kristin Hannah evlenip çocuk sahibi olduktan sonra yazar olarak tanınmış. Onun yazmasının en önemli sebebi kanserden ölen annesine bunu borçlu olduğunu hissetmesi sanırım. Yazılarına aşkın yanında hayatın acılarını ve zorluklarını da katmış. Her koşulda paylaşmayı bu kitaplarla öğreneceksiniz.                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                      ATEŞ BÖCEĞİ YOLU                                                                   

  Kristin Hannah’ın Ateşböceği Yolu, kadınların hayatında bir mihenk taşı oldu. Dünya çapında, kadınlar Tully ve Kate’in kalıcı dostluğunun hikayesini kucakladılar. Tully ile güldüler, Kate ile ağladılar ve Tully’nin annesi ile arasındaki kırık ilişkinin acısını çektiler. Şimdi, Kristin Hannah beş yıl aradan sonra Fly Away’de  bu unutulmaz karakterlerle dünyaya geri döner ve sorular sorar…



Dünyanız paramparça olduğunda, nasıl kendinizi bir arada tutardınız?…
Ateş Böceği Yolu, yollarını kaybetmiş ve hayatlarını artı bir mucize haline getirmek için birbirlerine ihtiyacı olan üç kadının hikayesidir.                                                                                                                              Okuduğum ilk Hannah kitabıydı.bu kitap beni yazara bağladı ve tüm kitaplarını okumama sebep oldu.


            SEVGİ UĞRUNA YAPTIKLARIMIZ 

          İnsanın yüreğine dokunmasını bilen ender yazarlardan biri Krıstin Hannah. Hayat mücadelesini,umudu,aşkı,sevmeyi-sevilmeyi,acıyı ve paylaşmayı kısacası varoluş sebeplerimizi hikayenin içinde görüyoruz.Herkesin hayatından bir kesit bulacağı hikayeler ortaya çıkarıyor.Konular öylesine içten ve samimi bir dille ifade ediliyor ki okumuyor,yaşıyorsunuz.
  

        Bu kitabında hayatta en önemli şeyin sevgi olduğunu bir kez daha vurguluyor.Karşınızdaki eş-anne-çocuk-arkadaş,kim olursa olsun eğer onu seviyorsanız  birlikte olmak için her yolu denersiniz. Acıların,hataların varlığını kabul edersiniz ve her şeye rağmen mücadeleden vazgeçmezsiniz.Hayat ancak sevdikleriniz yanınızda ise bir anlam kazanır.
SEVGİ İÇİN MÜCADELEYE DEĞER DİYENLER BU KİTABI OKUMALI DİYORUM...

      ATEŞ BÖCEĞİNİN ŞARKISI  

 "Ateşböceğinin Şarkısı" öylesine yoğun duygularla dolu ki okurken ara vermek zorunda kaldım.Sevdiklerinin kaybı sonucu insanların iç dünyasını ve bunun hayata yansımalarını çok hissederek yazmış.Duygu aktarımı çok yoğun.Dolayısıyla kendinizi acılı ve mutsuz hissediyorsunuz.Ama bitirmeden de elinizden bırakamıyorsunuz.Okurken ara verme nedenim ,yaşanan hüznü ve umutsuzlukları sindirebilmek içindi.Doğrusu kendini kötü hisseden kişilere tavsiye etmem.
Yazara hayranım çünkü gerçekten karakterlere iyi bürünüyor.Okurken kendinizden geçiyorsunuz.Bir müddet yazdıklarını okumayı düşünmüyorum.Çok etkileniyor ve kırılgan oluyorum.Ama biliyorum ki fazla uzak kalamayacağım.Kalemi büyülü ve yazdıklarını merak etmekten kendimi alamıyorum.
Yukarıda ki yazdıklarımı okuyanlar ne kadar çelişkili duygular yaşadığımı fark etmiştir.Bu kitabın güzel olmadığından değil,oldukça duygu yüklü olmasından.
Bir anne,bir eş ve en iyi dost kaybedilirse insanın hayatı nasıl değişir? Parçalanan bir aile nasıl toparlanabilir?Ergenlik çağında bir kız çocuğu nasıl yetiştirilmelidir? Bu soruların cevabını aldığınız ve bolca gözyaşı döktüğünüz bir kitaba merhaba deyin...
Yeni kitaplarda ve yeni yorumlarda buluşmak dileğiyle...

                           İLKBAHAR RÜYASI                                                                         

   Bence sevgiyi en iyi anlatan yazarlardan biri Kristin Hannah.Onun kitaplarını okurken içimden bir sıcaklık aktığını ve gözlerimin dolduğunu mutlaka hissederim.Duyguları öylesine içten ve doğal bir dille anlatıyor ki sanki kendiniz yaşıyormuşsunuz gibi oluyorsunuz.Aslında anlatmaya gerek yok.Aile,arkadaşlık,dostluk kavramlarına önem veriyor ve sevgiyi hissetmek istiyorsanız okuyacağınız tek yazar.Bu kitabı da diğerleri gibi olduğundan kitap ayırmayın okuyun diyorum.


Küçük  bir alıntı ile içeriği özetleyelim:


"Sevgi bedenler gibi değildi, hiçbir yere gitmezdi, sonsuza dek var olurdu.İçinizde kalır, anlar ve anılara karışırdı. Angel gözlerini yavaş yavaş açtığında gözyaşlarının arasından Madelaine ile Lina'yı gördü.Artık sevgiyi onlarla bulacağım Francis.Yemin ederim."

                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                             

Coprights @ 2016, Blogger Templates Designed By Templateism | Templatelib